15 Kasım 2017
KADIN DERNEKLERİNE NAÇİZANE UYARIM
Bir insan düşünün, dünyanın en iyi insanı olsun. Yeryüzünde yaşayan bütün insanların yaptığı hayırlı işlerin toplamından daha hayırlı iş yapıyor olsun. Bu insan domuz gribi hastalığına yakalanmış ve hastalanmış olsun. Doktorlar ya da sevenleri o insanın karantina altına alınması gerektiğini söyleyip, onu karantina altına alsınlar.

Karantina altına alınan bu insanın hastalığını tedavi etmek için çaba sarf eden doktor o insanın bütün iyi hasletlerini inkar etmiş olur mu?

Olmaz.

 

Tedavi olmayı kabul etmediği takdir de bütün iyilikleriyle birlikte küçük bir hastalığa kurban gideceğini gören ve bilen insanların uyarması gerekmez mi?

Gerekir.

 

Hasta olan insanı, uyarmamak gibi bir gaflette olan kişi ya da kişiler hata yapmış olmaz mı?

Olur.

 

Bende bir önceki yazım da “Kadın Dernek”leriyle ilgili yazdığım yazımda bir konunun sorunlu olduğunu yazmıştım.(Benim kanaatim o)

Şimdi ben bir konu dışında “Kadın Dernekleri”nin yaptığı güzel ve hayırlı işleri inkâr mı etmiş oluyor muyum?

Hayır.

 

Yazılarımı okuyan bilir. İsim vermekten asla kaçınmam. Ben o yazıyı “Van Kadın Derneği” için yazmış olsaydım ismini zikrederdim.

Yani ben o yazımı yazarken “Van Kadın Derneği” böyle yapıyor diye yazmadım. VAKAD’ı kastetmedim. Bu yazımı okuyanlar öyle yorumlamışlarsa o benim sorunum değil. O hatayı yapanların sorunu.

 

Van Kadın Derneği” ve diğer  dernekler,  haksızlığa uğradığı zaman o insanların haklarını savunuyorsa bir yaratılanı korumaya çalıştığı için güzel bir iş yapıyordur diyorum.

 

Van Kadın Derneği” ve diğer  dernekler, o arkadaşlarımızın  ailelerine yardımcı olacak bilgileri aileleriyle paylaşmak için çaba harcıyorsa bununda hayırlı bir iş olduğunu bende kabul ediyorum.

 

Van Kadın Derneği” ve diğer  dernekler, bu insanları topluma zorla kabul ettirmeye başlarsa ki öyle bir çalışmaları yok, o çalışmanın yanlış bir iş olduğunu söylüyorum.

 

Ben o yazımı yazarken homologu topluma kabul ettirme çabası içinde olan bütün dernekleri eleştirmiştim.

Bu hastalık ya da yönelim deyin onu topluma normal bir hayat tarzıymış gibi göstermeye çalışan bir hareketin yanlış olduğunu söyledim.

Söylemimim devamın da bunu kabul etmeyen okumuş insanları eğitimsizlikle suçlamanın hata olduğunu söyledim.

 

Homoseksüellerin insan olarak yaşamlarına direkt müdahale etmenin yanlış olduğunu, onların haklarının yenilmemesinin gerektiğini, toplumdaki baskıların yanlış olduğunu söylemekle; o insanların aynı zaman da topluma zoraki kabul ettirmeye çalışmanın da yanlış olduğunu söyleminin neresinde paradoks var.

 

Ampul kafalı olmaya gerek yok. O insanları korumakla, o insanları topluma kabul ettirmek arasında dağlar kadar fark var.

Bir insanı korumak elbetteki çok önemli. Ya toplum ? O önemsiz bir şey mi?

Toplumu korumaya gerek yok mu?

 

Toplumsal dinamiklerle oynamanın dönülmez bir hataya yol açabileceğini söyledim.

 

Ben o insanlara zulmedilsin, hakları yenilsin, dışlansın demedim ki.

Ben o insanlar utanılacak insanlardır demedim ki.

Ben o insanları aşağılamadım ki.

Ben o insanlar bu toplumda yaşamıyorlar demedim ki.

 

Ne dediğimi anlayamayacak kadar sert tavır gösteren insanlara bir daha açıklayayım.

O insanları; dışlamak, haklarını yemek, aşağılamak, onlardan dolayı utanmak, onları görmemezlikten gelmek, yanlıştır. Deve kuşu olmaya gerek yok. O insanlar bu toplumda bizim içimizde yaşıyorlar. İster hastalık deyin, ister yönelik deyin fark etmiyor.”

 

Bu düşüncede hemfikir olabileceğimiz insan sayısı fazla diye düşünüyorum.

 

Yukarıda yazdıklarımdan sonra şunu söylüyorum: “O insanları topluma kabul ettirmek için çaba harcamayın. Bakın ince çizgiyi aşmaya çalışırsanız sorun çıkar. Bu çizginin kenarında bekleyen insanları cesaretlendirirseniz o çizgiyi aşmaya başlayan insanların sorumlusu siz olursunuz. Toplumumuzun gerçeklerini çok iyi biliyoruz. Anne baba ilgisinden yoksun yüzlerce gencimiz var. İlgi bekleyen yüzlerce insanın bu yola kaymasına zemin hazırlayabilirisiniz.”

 

Bu konuda toplumun hassasiyetini siz benden daha iyi biliyorsunuz.

Beyaz bir sayfa olarak sizi gören insanlar sizi böyle bir çalışmayla anmaya başlarsa siz kaybedersiniz.

Birçok çalışmanız da  sizleri özümseyen insanlar bu tür çalışmalardan  dolayı size sırtını dönebilir.

Asıl işlerinizi yapamaz duruma gelebilirsiniz.

 

Birçok mail aldım. En olmadık hakaretleri içeren maille birlikte birde Sevgili Zelal’in maili de vardı. Zelal’a bir teşekkür borçluyum. Hiç düşünemediğim bir konuda beni uyarmıştı.

Sema hanım size de teşekkür borçluyum farklı bakışımın açısını genişlettiğiniz için.

 

Birde siz düşünün diye birkaç başlık yazmak istiyorum.

 

  1. Bu insanları toplum önüne çıkarmaya çalışan hareketler onları deşifre ederek saldırıya açık bir hale getirmiyor mu?
  2. Toplumun bu konulardaki bakış açısını biliyorsunuz. Bu sizin diğer olumlu çalışmalarınızı etkilemez mi?
  3. Avrupa’da bazı derneklerin ve insanların yaptığı çalışmaları kabul etmemek kültürsüzlük mü?
  4. İnsanları “Homofobik” diye i nitelendirmek de bir hakaret değil mi?
  5. Farklı düşünmek bir yaratılış gerçeği değil mi?

 

 

Son Not: “Sizin ailenizde böyle biri olsaydı ne yapardınız” diye soran kardeşime, “Eğer öyle bir yakınım olsaydı:

    • Onun varlığından dolayı asla utanmazdım.
    • Hiçbir insanın ona zulmetmesine izin vermezdim.
    • Onu  (eğilim, yönelim, hastalık ne derseniz deyin) kurtarmak için elimden gelen her türlü çabayı sarf ederdim.
    • Onu topluma kabul ettirmeye çalışan insanların yanlış yaptığını yüksek sesle haykırırdım.
    • Bütün çabalarıma rağmen kendi tercihiyle baş başa bırakırdım

 

Yorum Ekle



M.SALİH GEÇKEN
Copyright, 2017 © M. Salih Geçken - Kisisel Web Sitesi