Bireysel çıkar la at başı…
‘Dut yemiş bülbül’ tabiri de uyar, şu anki halimize…
&&&
Dört duvar arasında konuşanlar…
Açık havada o kadar suskunlar ki…
Duvarlar mıdır konuşturan?…
Açık alan mıdır suskunluğa neden olan?
Bilinmez…
&&&
Eksiklikleri aktarmak için vurmaya ya da kırmaya gerek yok
ki…
Bağırıp çağırmaya da…
Hali, pür melal olan kentin fotoğrafını dile getirmek yeterli…
İnanılan herhangi bir değeri tahrik etmeden de eksiklikler
seslendirilebilir.
Doğru sözü…
Doğru zamanda…
Doğru üslupla aktarmak…
Doğrunun tabanda zemin bularak…
Doğru sözün yaygınlaşmasına neden olacaktır.
&&&
Van suskun… Vanlılar suskun…
Van’daki STK’lar ‘Hastalıkla at başı…’ ‘Çıt yok…’
Hepsinde bir suskunluk var ki…
Koltuk işgali demek istemiyorum…
Ama…
VAN TSO’da aynı… VATBO’da….
OSB’nin ağzı var dili yok…
Diğerlerini yazmasak ta olur.
Eskiden ‘Susma, Sustukça sıra
sana gelecek’ derlerdi…
Şimdi ’ Konuşma, konuşursan
sıra sana gelecek’ mi oldu?
Seküler Kürt okumuşlarda suskun…
Liberallerde..
İslam’i kesim var mı? Yok mu? Esen bir şey yok…
Angaje olanlar… Güçten yana tavır takınanlar… Onlar liste dışı…
&&&
Van’da yaşanan sorun dersen diz boyu…
İfade eden var mı?... Maalesef…
Yazmadan… Konuşmadan… Tartışmadan bir kent gelişir mi?...
Sorun varsa, çözülür mü?
Sıkıntı biter mi?...
&&&
Bir bilen… Bir aydın…
Bir okumuş… Bir düşünen…
Susunca sevdiği partiye…
Konuşmayınca inandığın değere iyilik mi yapmış oluyor?...
&&&
Şimdi bir kişi, kardeşim büyükşehirde niye yaprak kımıldamıyor
dediğinde DBP’ye hakaret mi etmiş olacak?…
Ya da Ak Parti il teşkilatının varlığının görülmediğini yazsa, Ak
Partiye haksızlık mı yapmış olacak?...
Yada toplumsal gerçekleri..
Bu suskunluk ne hayra alamettir…
Ne de kentin gelişimine…
&&&
Şu anki halimize ‘Ölü toprağı’ tabiri eksik kalır..
‘Suskunluk Hastalığı…’biraz daha uygun…