28 Şubat Postmodern Darbe zulmünün yıl dönümlerinde bin yıl sürecek denen psikolojiyi hatırlamak, bu psikoloji ve kalkışmayı ‘kaybedenler mezarlığına gömen’ kahramanı yad etmemize engel olmamalıdır. Bin yıl sürecek şımarıklığını gömen kahramanı unutmak haksızlıktır. Maalesef en çok unutanlar AK Partili siyasilerdir. Referans, doğru örneklem, güç, direnç, motivasyon ve övgü için bitiren, bitenden daha çok gündeme getirilmelidir. 28 Şubat psikolojisini,direncini, örgütlülüğünü ve motivasyonunu bertaraf etmek, FETÖ'yü 15 Temmuz'da gömmek kadar değerli ve önemlidir. Nihayetinde ikisi de yenilmiş darbe girişimidir. İki darbe girişiminde bertaraf eden Erdoğan liderliğidir.
28 Şubat 'Post Modern zulmünün üzerinden 26 yıl geçse de belleklerde bıraktığı ihanetin hatırlanması zihinsel egzersiz açısından önemlidir. Halkı cahil topluluk olarak gören bir grup mutlu azınlığın, halkın iktidarına açtığı savaşın zirve yaptığı gün olmakla birlikte, Erdoğan’lı Türkiye’nin yolunu açan bir rahmette oldu. Kendilerini ülkenin tek sahibi olarak gören zümrenin bu girişimi, sonlarını hazırlayan ve kaybedenler mezarlığına gömen Erdoğan’ın liderliğine aralanan bir kapı oldu.
28 Şubat post modern zulmünü yapanların yetiştirildikleri psikolojiye göre yöneten onlar, emreden onlar, yönlendiren onlar; sürü mantığıyla hareket eden bizler olmalıydık. O mutlu azınlık dışındaki halk yani bizler göbeğini kaşıyan adamdan başkası olamazdık. Göbeğini kaşıyanların seçtiği kişiler bu mutlu azınlığa hizmet etmek, onların emrine uymak zorunda idiler. Ya mutlu azınlığa hizmet edecekler ya da bir şekilde gönderileceklerdi. Çünkü onlar yöneten beyazlar; halk ise güvenilmez cahil siyahlar idi.
Kendi çıkarlarını koruma, savurganlıklarını sürdürme arzusunu 'devleti koruma' ambalajıyla süsleyenlerin bin yıl sürecek dayatmalarına rağmen birkaç yıl direnemeyen 28 Şubat 'Postmodern darbe ‘sinin ateşli günlerinde menfaatçiler emre amede bir şeklide güçten yana konumlansalar da iradesini ve tercihini zorbalara mahkûm etmeyenlerin iradesi mutlu azınlığın en büyük korkusuydu. Hasta anneler örtülü diye hastaneye alınmasa da iki günlük sakallılara mobbing uygulansa da namaz kılanlar adam öldüren teröristlerden daha tehlikeli diye devletin kayıtlarına geçirilse de 'özgür irade' bu baskıya direnmeyi tercih etti. İşinden ve aşından edilenler, okulundan atılanlar, her türlü baskıya maruz kalanların 2002'den sonraki özgür iradesi 'bin yıl sürecek' şımarıklığını, uykularını kaçırmıştı.
Erdoğanlı hükümetler, bin yıllık psikolojiyi kursaklarında bırakmış; yargı hesap sormuştu. Rahmetli Erbakan’ı terletenler; Erdoğanlı hükümetler döneminde terlemişlerdi. Erbakan döneminde siyasetçiye kabadayılık yapanlar , Erdoğanlı hükümetler döneminde uyumluluğu tercih ettiler. Erbakan döneminde konuşanlar, Erdoğan döneminde dinleyenler oldu. Erbakan döneminde hesap soranlar, Erdoğan döneminde hesap vermek zorunda kaldılar.
26 yıl öncesinden bugüne doğru çıktığım yolculukta, 28 Şubat postmodern zulmünün; halkın özgür iradesinin sahip çıkma mücadelesine ve direncine ivme kazandırdığını söyleyebilirim. Bastıra bastıra 'bin yıl sürecek' denen '28 Şubat postmodern zulmü' Erdoğan'ın öncülüğünde kaybedenler mezarlığına gömülürken; halkın özgür tercihiyle 28 Şubat mağduru Erdoğan ve temsil ettiği halk 21 yıldır iktidardadır.
Bugün halkın tercihine en adi kavramlarla hakaret eden, iftira atan, halkın tercihine hazmedemeyenler; 28 Şubat postmodern zulmünün destekçileridir. 28 Şubat'ta FETÖ onlardan yana değil miydi? Kılıçdaroğlu, Meral Akşener; sol jargonlu STK'lar, sol ulusalcı ve menfaaitçi medya, beşli çete, misyoner aparatlar. Bugün altılı masanın 'Cumhurbaşkanlığı seçime hakkını halkın elinden alma çabası ile 28 Şubat postmodern zulmünü yapanların 'Cumhurbaşkanlığı' psikolojisi ile ikiz kardeş değil mi?
BENCE;
Bu arada, 2023 seçimi, 28 Şubat post modern zulmü destekçileriyle; halk arasında geçecek bir seçim olacak. Ya halk kazanacak ya da halka özgür tercihini kısıtlamak isteyenler kazanacak.
DOĞUYA ETKİSİ;
28 Şubat postmodern zulmünden sonra özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde İslami STK'ların ve derneklerin kapatılması en çok PKK'nin işine yaradı. Kürtlerin yaşadığı illerde İslami STK’lar PKK’nın panzehiri gibiydi. Toplumun oldukça güçlü denge unsuruydu. İslami STK'ların bünyesinde bulunan ve PKK'dan uzak duran gençler; İslami STK'ların kapanmasından sonra boşluğa düştü. Boşluğa düşen gençlerin önemli kesimi PKK'nin propagandasıyla o sosyolojinin destekçisi olduğuna bizzat şahidim.
ÇOK AÇIK VE NET; ‘28 ŞUBAT ZULMÜ OLMASAYDI PKK BÖLGEDE BU KADAR GÜÇ KAZANAMAZDI.’
ŞAŞKINLIĞIM;
28 Şubat 'Postmodern darbesinden sonra Erbakan'a her türlü zulmü reva gören FETÖ ve Kemalist ulusalcılarla, Erbakan'ın YOLDAŞI olduğunu iddia edenlerin; 28 Şubat zulmünü kaybedenler mezarlığına gömen Erdoğan'a karşı kol kola, kucak kucağa oluşu, şaşkınlığımdır. ERBAKANLI OLMAYAN GECEKONDUCULARDA OLABİLİR. OLDUKÇA GÜÇLÜ İHTİMALDİR.
GEÇMİŞİNE İHANETİ, HAİNLER YAPAR. İHANET YOKTUR, GİZLENMİŞ HAİNİN PRATİKLERİ VARDIR.
SON SÖZ YERİNE;
'Bu halk cahil kimi cumhurbaşkanı seçeceğini bilmez' 28 Şubatçı psikolojisiyle; bu günkü altılı masasının cumhurbaşkanı seçimini halkın elinden alma çabası aynı psikolojinin ürünü olabilir mi? Neden olmasın.