DÜNDEN BU GÜNE ANILARIM -1
Alan ve algı hâkimiyeti avantajından ötürü BDP (Barış ve Demokrasi Partisinin) ve örgütün her türlü seçime müdahil olduğu, karşı duruş sergileyenlerin pekte keyifli günler yaşamadığı o zamanlar geride kalsa da; anılarda bıraktığı iz, tarihsel tekerrüre engel olabilecek tecrübelerdendir.
Yıl 2010.
Korku ve tehdidin tüm sokaklara ve ruhlara hakim olduğu yıllar. BDP ve örgüt, Şoförler Odası seçimlerinde desteklediği aday karşısındaki rakiplerin direncini baskıyla kırmaya çalıyışıyor, Faruk Alpaslan ve sağ kolu Emin Tuğrul bir tarafta, BDP ve örgütün desteklediği aday ve diğerleri diğer tarafta mücadele ediyorlardı. BDP ve örgüt rakipleri yıldırmak ve seçime girmelerini engellemek için bastırıyor, Faruk Alpaslan ve Emin Tuğrul seçimden çekilmemek için diretiyorlardı.
BDP'nin açıktan yaptığı baskıdan ötürü şoförler odası seçimine bende müdahil olmuştum. Basından ‘BEN’ Sinan Başak ve Faruk Alpaslan’ın akrabası Ayhan Yazlık dışında BDP ve örgütün baskısına karşı durarak açıktan Alpaslan’ı destekleyen hiç kimse yoktu. Bu gün yüzlerce insana iftara Vatan Mecnunu kalem ve kelam münafığı o zaman diliminde, o anlayışın derneklerinin birinde başkan yardımcılğı yapıyorken, kimileri yazdığı yazılarla bu gün çok sevmeye başladıkları vatanlarından hesap soruyor, kimileri programlarında Ak Partiyi ve taraftarlarını örgütün hedefine yönlendirirken, BDP ve örgütün sahadaki adamlarından, ‘BENDEN’ Sinan Başak’tan, Ayhan Yazlık’tan ve Emin Tuğrul’dan ultra düzeyde rahatsız olduklarını beni tehditte gelenlerden bizzat duymuştum. O zamanın ‘Afro Vanlısı’ gibiydik.
BDP ve örgütün baskısına rağmen makamla mevkiiyle hiçbir işi olmayan, kazanılacak makam ve kapitalde bir payı olmayan basından üç kişinin Faruk Alpaslan’a açıktan verdiği destek için net bir şey diyemesem de, şoför esnafları arasında ciddi bir karşılığı olan Emin Tuğrul’un Faruk Alpaslan’a canı siperane desteği olmasaydı, Alpaslan’ın o seçimi kazanması imkânsızdı. Kimileri bu birlikteliği yıllarca süren dostlukla yorumlarken, kimileri ortak hareket etmenin avantajı olarak değerlendirdi.
Bizim desteğimizden ötürü rahatsız olanların Tutku Radyo’ya silahlı baskınından (Ailem bile ilk kez öğrenmiş oldu) önceki günlerde havalandırmak için astığımız halının yakılması, bomba süsü verilmiş paketin radyo kapısının önüne bırakılması(radyo çalışanlarımız çok iyi hatırlar), zamanın güvenlik uzmanlarının uyarısı, telefon tehditleri ve onlarca farklı yöntemle taciz edilmemize rağmen yılmamış, geri vitese takmamıştık. O dönemde Emin Tuğrul ve Ayhan Yazlık’la da konuşulduğunu, bizzat tehdit edildiklerini; destek vermeye devam etmeleri halinde sonlarının pekiyi olmayacağı yönünde tehdit edildiklerini biliyorum. O dönemde Sinan Abi’nin tehdit edilmediği gün yok gibiydi.
Sadece ve sadece inandığımız değerler için destek olmuş, tüm tehditlere ve baskılara rağmen inandığımız değerlerden taviz vermemiştik. Seçim bitmiş, Faruk Alpaslan başkan olmuştu. Sular durulmuş, bir çok şey unutulmuştu.
2010 yılından 2011 yılına kadar sadece bir yıl geçmiş, köprünün altında çok sular akmış; derenin getirdiği kütüklerin etkisiyle gönüldaşlar artmış, bir çok şey unutulmuştu.
Yıl 2011.
İHD İl Yönetimi bana dava açmış, (SALDIRILARDAN BİR ÖRNEK) yüzlerce tehditle karşı karşıya kalmıştım. Faruk Alpaslan işinin yoğunluğundan olsa gerek, bir telefon bile açmamış, tek kelimelik bir desteği bile olmamıştı. Basından Selim Kemal Arafatoğlu (şu an öğretim görevelisi) İHD'nin açıklamasına eklediği iftiralarla halkı aleyhime galeyene getirmeye uğraşırken, Sinan Başak ve rahmetli A.Halim Almalı'nin bana destek yazıları, cesaretin ölümle eş değer olduğu o zamanda benim için çok güçlü bir motivasyon olmuştu.
Ve, Allah'ın kötülere fırsat vermediği başarısız bir suikast girişimi…. Allah kurtarmıştı….
DİP NOT: O zamanlarda alternatif ve karşıt yazılar yazmak zordu. Kişinin karşı direnç geliştirebilmesi için inandığı değerlere güçlü inancı ve cesareti gerektiriyordu. Zamana göre konumlananalardan mertçe ve yiğitçe bir duruş beklemek te doğru değildi.
Bazılarının 15 Temmuzdan sonraki kahramanlık hamleleri kabul edilebilir değildi. 15 Temmuzdan sonraki ‘vatan mecnunları(!)’ ile zalzavukların alan kapma kahramanlıkları rahatsızlığa nede olsa da, toplumun geneli edebinden susmayı tercih etti. Seçkin ve fedekar, vatan ve kent severlere her türlü iftirayı atan vatan mecnunu(!) zalzavuk Türk’ün, BDP'nin güçlü olduğu dönemlerde hangi dernekte başkan yardımcılığı yaptığını biliyoruz. Bir basın toplantısında dönemin belediye başkanı BDP’li Bekir Kaya’ya ‘Sen bize Allah’ın lütfusun’ diyen bu günün vatan mecnunlarını, radyosundan Sayın Tayyip Erdoğan’a hakaret ettirenleri, BDP'li belediye başkanlarına danışmanlık yaparken bize kin kusanları da unutmadık. Ve bir çok şeyi daha...Miting çıkışı tahmini 15 tane HDP'li erkeğin saldırısana uğrayan kadını (Ak Parti Yönetimindeydi) korumak için tekme tokat yerken, kaldırımda seyreden vatan mecnunlarını da unutmadık.
ÖNCEKİ YAZIM:
SİYASAYİ HİZBUŞŞEYTAN VE SİYASAL TARTIŞMALAR