Birçok masumun hunharca şehit edildiği 6-8 Ekim 2014 kalkışmasını önceden biliyor muydun?’ sorularına maruz kalmamın nedeni 3 Ekim 2014 tarihinde ‘Serhad Fm’de konuk olduğum Faruk Tasan’ın sunduğu programın sonunda ‘ben gidiyorum Allah size yardım etsin’ cümlesiydi.
Kalkışma ve saldırıdan yaklaşık bir ay önce PKK ve HDP’lilerin kendi üyeleri ve yakınları arasında bulunan sakallıların sakallarını kestirme baskısı bende ‘toplumsal bir saldırı’ hazırlığının yakın olduğu düşüncesini netleştirmiş, her ramazan ve kurban bayramı öncesi alıştığımız eylemlerin olmaması ve kara bayram ilan edilmemesi il dışına çıkmamın zaruri olduğu konusunda ikna olmam için yeterli olmuştu. O dönemde sokakları terörize etme talimatıyla hareket edenler her Ramazan ve Kurban Bayramından önce sokakları yaşanmaz hale getiriyor; bir bahaneyle yas ilan edip bayramları sabote ediyorlardı. Sonraki zamanlarda 2014 arafesinde ve önceki zamanlarda 'kalkışmaya katılacak kişilerden kimin hangi parkta yer alacak çalışmalarının yapıldığı' bilgisini edinmiştim.
‘6-8 Ekim terör saldırısından önce bundan haberdar mıydım?’ sorusuna cevap vermeden önce süreci azda olsa hatırlamanın faydalı olacağını düşünüyorum.
2014 yılının ilk aylarından itibaren PKK’nın İslami kitlelere karşı bir saldırı hazırlığı yaptığına dair duyumlar almıştım. Bir çok kişi tarafından konuşulan ve tedbir alınmaya yönlendiren duyumlar toplumda endişeye neden olmuştu. Birçok İslami STK’nın da ‘nasıl bir tedbir alalım’ endişesi içinde olduğunu görüyordum. 2014 yılında av tüfeğinde artan satışların en önemli nedenlerinden biri de PKK’nın yapacağı saldırılara karşı önlem çabasıydı.
O tarihlerde PKK’nın alan ve algı hakimiyetine karşı açıktan direnen İslami STK’lar HDP’li siyasileri de rahatsız ediyordu. Sol ve laiklik üzerinden yapılan haksız eleştiriler, Van’da birçok DEAŞ örgütlenmesi var iftirası ve benzeri yaklaşımlar PKK’ya açıktan direnen İslami STK’ların hedefe konulmasından başka bir şey değildi. Tüm baskılara rağmen sinmeyen bazı İslami STK’ları cezalandırmak isteyen PKK ve bazı HDP’li siyasiler İslami kitleleri DEAŞ iftirasıyla saldırının hedefine yerleştiriyordu. Van’da şehit edilen M.Latif Şener, kendi ismiyle ve maslahla yazdığı tüm kitaplarında Allah’a, Peygambere ve İslami değerlere hakaret eden Apo’nun yönetimindeki PKK’nın İslam düşmanlığından bahsediyor olması hedefe konması için yeterli olmuştu. Şener’in hiçbir İslami yapılanma ile alakasının olmadığını oğlu birkaç kez açıklamış; PKK’nın babasını şehit etme nedeninin, babasının PKK’ın dine karşı yaptığı saldırılara karşı haklı mücadelesinin olduğunu söylemişti.
İşin gerçeği şu ki, 2014 yılında PKK’nın kendisine karşı direnç sergileyen İslami yapılar dahil olmak üzere toplumsal bir saldırı hazırlığı içinde olduğu toplumun belli kesimleri tarafından bilinmesine rağmen zaman ve yönteminin kestirilmediğini biliyoruz. AK Parti, Saadet Parti’si ve Hüda Par’dan birçok siyasiyle bu konuları konuştuğumuzu bugün gibi hatırlıyor, ‘bireysel çare’ ‘grupsal savunma’ ve ‘hazırlık yapma’ kavramlarıyla o dönemin sosyo-psikolojisini tanımlayabilirim.
2014 yılı Ramazan ayında birçok iftar yemeği davetinde PKK’nın bir kalkışma hazırlığı içinde olduğu, kendisine karşı açıktan direnen bazı İslami STK’lara yönelik saldırı hazırlığı yaptığı değerlendirmelerini hatırlıyorum. 2014 yılı Ramazan Ayı'nda iftar daveti aldığım ev sahiplerinden biri de dönemin HÜDA PAR Van İl Başkanı Av. Rasim Saygın idi. Sayın Saygın’ın iftar yemeğine davet ettikleri arasında ‘şu an vekil olanlardan’ biri de vardı. İftardan sonra yine aynı konular konuşulmuş, bende bireysel ve grupsal savunma üzerinde değerlendirmeler yapmıştım.
PKK’lı ve HDP’lilerin sakallı yakınlarının sakallarını kesmeleri yönünde baskı yapması, bazı HDP’li siyasilerin Van’da birçok DEAŞ üssü var açıklaması, Kobani’de yaşanan olayların abartılarak aktarılması, Roj Tv’nin yayınlarında kullanılan dil, birilerinin aşırı öz güveni kalkışmanın yakında zamanda olacağını; alışkanlık haline getirilen her Ramazan ve Kurban Bayramından önceki sokak eylemlerinin olmayışı kaygılarımı artırmış, ‘neden’ sorusuna yöneltmişti. Kişisel ilişkilerimin gayet iyi olduğu birilerinin ‘Bayramı Ankara’da annemin yanında geçirmeyi düşünüyorum’ cümlesinde mutlu olması ve beni seviyorsan mutlaka gitmelisin cümlesi, kaygılarımın nedeniydi.
3 Ekim 2014 tarihinde Serhad Fm’de konuk olduğum Faruk Tasan’ın sunduğu programın sonunda ‘Ben gidiyorum Allah size yardım etsin’ cümlesi, Allah’ın o an dilime düşürmesinden başka bir şey değildi. Kendi içimde yaptığım ve endişelendiğim birçok analize rağmen, saldırı zamanını tahmin ediyordum cümlesi de, saldırı zamanını tahmin etmiyordum cümlesi de tam olarak doğruyu karşılamadığını söyleyebilirim.
Van'da sokakların tamamen karıştığı o gergin saatlerde sosyal medyada beni 'İŞİD'ci iftirasıyla hedef haline getiren alçağı, o akşam sosyal medya hesabından desteğini esirgemeyen Serkan Aslan kardeşimi unutmadığımı hatırlatmak isterim. Rahmetli A.Halim Abinin tavsiyeleri ve Fevzi Abi'nin süreç boyunca sahiplenme ve koruma hamleleri çok önemliydi. Bu gün unutulmuş olsada bazı kişilerin maskesi o akşam düşmüş, asil kimliği deşifre olmuştu. Taş atmaktan kolum yoruldu diyenden, bu kadarmış diyene kadar.
O dönemde halkı sokağa davet eden; PKK'nın alan ve algıdaki kaybından sonra Ak Parti sevdalısı kesilen STK yöneticisini unutmadığımızı, unutulmaması gerekliliğini hatırda tutmak gerekir.
Ve tabi....