12 Ekim 2018
VAN VAN GÖLÜNÜN RABBİ ŞAHİT Kİ
KARDEŞLİK AŞKIYLA DÖVÜNÜP DURAN VAN GÖLÜNÜN RABBİ ŞAHİT OLSUN Kİ

Asminlerin henüz toprağın soğuk yüzüyle tanışmadığı lise yıllarıydı. Bütün imkânsızlıklara rağmen Kardelen çiçekleri gibiydik. Geleceğe dair umutlarımız vardı. Hayat doluyduk. Mutlu olacağımız eşler, el ele tutuşup parklarda eğleneceğimiz çocuklarımız olacaktı ama. Ansızın kapımızı çalan dayatılmış ölümler bizi umutlarımızdan kopardı.

 

Teninin, dilinin ve inanmışlığının farklılığına rağmen analar ağıt ortaklığında birleşerek aynı renk gözyaşlarına boğuluyordu. Anaların yüreklerinden kopup gelen acılar, Muradiye Şelalesinin feryadı figanı ile birleşerek dağların oyuklarından Arşı Alaya yükselen ‘Rabbim bu ateşe su dök’ duasına eşlik eden kalplerimizin vicdanı derinliklerinde açtığı yaralarla büyüdük

 

Van Kalesi’nin zirvesinde bulunan Süleyman Han Camide zikre tutulan Türk ve Kürt babaların duaları omuz omuza vererek Rahmanın huzurunda ‘Em bırane-biz kardeşiz’ emrinin tekrarını onaylıyordu. Dayatılan baskılar olmadan önce ruhumuza huzur veren bütün renklerle iç içeydik. Sarı, kırmızı, pembe, mor yapraklı çiçeklerimizin yaşam dalı yeşildi. Suyumuzda birdi. Güneşimizde. Yaşamda ortaktı, ölümde. Ortak manada birleşen insanlığın dili ve ırkı farklı olsa da, kimse kimseden üstün değildi. Üstünlüğü belirleyen sadece Rahman’ın ayetleriydi.

 

Kardeşlik aşkıyla yıllarca dövünüp duran Van Gölü’nün Rabbi şahit ki yüreklerden dillere, dillerden Rahmana yükselen duaların hayat bulması, her biri Rahmanın ayeti olan dillerin ve ırkların ‘Yeniden yazılan onurlu tarihin’ cevherinde birleşerek Asminleri yaşatabilme aşkıydı yollara düşüren.

 

Ermeni kızı Tamara’ya ulaşmak için bütün enerjisini son demine kadar kullanan Kürt genci ölümüne kulaç atarken kalbinde taşıdığı umut ve aşkla yollara düştüm. Nefesinin son deminde Ah Tamar’a nidasıyla yeniden dirilen aşklar ölmesin, anaların yüreğini köze çeviren Türkçe ve Kürtçe ağıtlar bitsin diyen ‘Onurlu dirençlere’ destek olabilme sorumluluğunun şahitliğiyle yollardayım.

 

Erek Dağının zirvesinde ‘Genç umutlar’ın durduğu halayın bir ucunda Ferhat ile Şirin diğer ucunda Mem ile Zin var . Yasa ve ağıta doyan analar Asminlerin mutluluğuna zılgıtlarla eşlik etmekteler. Sırtlarını soğuk toprağa dönerek, evlatlar ölmesin duasındalar.

 

Van Kedisi gibiyiz. Bir gözümüz sarı bir gözümüz mavi olsa da, tek kalpte, tek bedende, tek ruhta yaşayan bir gerçekliğiz. Bütün farklılıklarımıza rağmen bir bedenin uzuvları gibiyiz. Çünkü biz özüz, biz kardeşiz. Artık Asminler ölmesin diyen ‘onurlu dirençlerin’ yeniden yazdığı ‘Onurlu tarihe’ selam ve saygılarımla” 

 

YIL: 2015


 

 

Yorum Ekle



M.SALİH GEÇKEN
Copyright, 2017 © M. Salih Geçken - Kisisel Web Sitesi