30 Kasım 2019
Yeni parti hamleleri güçlü Türkiye’ye ihanet midir?
Yeni kurulacak partileri, güçlü Türkiye'ye ihanet olarak değerlendirenlerin algısal haklılıkları karşılaştıkları saldırılardan kaynaklanıyor olabilir mi?

Açık uçlu sorduğum ‘Yeni Kurulacak Partiler Hakkındaki Düşünceleriniz’ sorusuna aldığım cevaplardan önemli bir kısmı ‘İhanetteler’ yönündeydi. Algıların olgulardan  daha  etkili süreçler olduğu gibi, algıların gündelik yaşamda daha etkin olduğu örneklemlerde olmuştur. 

 

‘Yeni Kurulacak Partiler İhanetteler’ algısının, Sayın Erdoğan'ın milli ve dik duruşunu hazedemeyenlerin dışardan ve içerden güçlü Türkiye'yi boğmak için giriştikleri operasyonlardan kaynaklandığı söyleyebilirim.  

Sayın Erdoğan’ın ‘Dünya 5 ten büyüktür’ tepkisinin sosyo-psikolojik pratiğinin ‘Emperyalist güçlere karşı durulabileceği algısı ve Türkiye'nin artık emir alan bir ülke olmadığı, dünyaya yön vermeye aday bir ülke olduğunun da’ kabülüydü. Bu güne kadar küresel kapitalist sömürgecilere karşı 'Yeter Artık' babında  yüksek volümlü tepkiyi kendini yöneten liderinden duymayan farklı ülkelerde yaşayan müslümanlar ve diğer inançtaki insanlar Erdoğan'ın tavrını 'Güçlü Lider, Güçlü Türkiye; Onurlu Tepki' diye formülleştirdiğini görmüştük.  

 

Halkı müslüman ülke liderlerinden her hangi bir liderin son konjonktürde  ‘ABD'nin korumasındaki Siyonist İsrail’in hiçbir zulmüne bu kadar güçlü bir tepki verememiş olması,  Sayın Erdoğan’ın sahilde top oynayan dört Filistinli çocuğun İsrailliler tarafından öldürülmesine atıfla ‘Siz çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz’ tepkisi başta Müslümanlar olmak üzere küresel kapitalizme ve sömürüye direnç gösterenlerin umut ve sevinç kaynağı olurken,  Sayın Erdoğan’ın onurlu tepkisinden sonra Küresel Emperyalist ülkeler ve başta  FETÖ olmak üzere Türkiye’nin imajına-olumlu algısına-yönetimsel gücüne yönelik algısal-ekonomik ve stratejik  saldıralarda belirgin artış olmuştu.  Doğru ve onurlu bir tepkiden sonra artan saldıralara şahit olan ve gündelik yaşamda her olumsuzluktan etkilenen bu halk Erdoğan'a sahip çıkmanın aynı zamanda Türkiye'yi emperyalist sömürüye karşı korumak olduğuna da inanmıştı.  

 

Siyasal tercihini Ak Parti lehine kullananlar başta olmak üzere halkın önemli bir kısmı Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı  ‘Gezi Kalkışması’ ‘6-8 Ekim Olayları’ ‘MİT Tırları Operasyonu’  ’15 Temmuz Hain Darbe Girişimin’i Ak Parti özelinde  güçlenen ve dünyada söz sahibi olan Türkiye’ye yapılmış bir saldırı olarak algıladı.  Türkiye düşmanı ülkelerin desteklediği bu  tür kalkışmalara ve saldırılara direnen halkın algısında ihanetin çeşitli konseptlerde devam edeceğine dair kaygıları da oluştu. CHP'ye yapılan operasyon ile liderinin değişimi ile söylem ve pratiksel değişimi, MHP ele geçirme operasyonu, başarılı olunamayınca  MHP'yi parçalama hareketi, sayısal anlamda Türkiye'nin en güçlü  dini cemaatlerin Ak Partiye karşı harekete geçirilmesi, güçlü Türkiyeye karşı saldırıların devam edeceği işareti olarak algılandı. Türkiye’nin gücünü kırmaya-azaltmaya yönelik her türlü hareket ve pratiğin devam edeceği, Ak Partiyi içerden  bölme hamlelerinide deneneceği inancı ve kabülü  diriyken, Ak Parti'nin kendi içinde büyüttüğü iki ismin  parti kurma hamlelerininin algısal karşılığının 'ihanet' olarak değerlendirmesi konjonktüre uygun bir -değerlendirme-nitelendirme olduğu söylenebilir.  

 

Sağ–Milliyetçi-Dindar-Kürt- Yursetver Sol ve Türk ulusalcı seçmenler bu operasyonları Türkiye’yi boğma ve Türkiye'nin emperyalist sömürüye karşı direncini kırmaya yönelik hamleleri bir kendisinede bir saldırı olarak algılamış,  Türkiye'nin gelişimine katkısı olan Ak Partiyi yok etmeye yönelik bir hamleye karşı durarak, siyasal farkılıklara rağmen destek olmuştur. Siyasal  düşüncelerinin farklılığına rağmen HÜDA PAR, MHP ve Vatan Partisinin Ak Partiye dönemsel destekleri ve güçlü Türkiye'ye yönelik ortaklığı bu minvaldedir. Türkiye düşmanlarının ülke içindeki taşeronlarının Erdoğan’sız Ak Parti; Ak Partisiz Türkiye’ operasyonlarına karşı verilen destek de 'Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın' şu anki en güçlü lider olarak kabul edilmesindendir. 

 

Başta ABD ve İsrail olmak üzere Türkiye karşıtı güçlerin açıktan destek verdiği 15 Temmuz Hain Darbe girişimine,  ölümüne karşı duruş(tüm siyasal eğilimlerden insanlar vardı) 'Erdoğan'in liderliğindeki Özgür ve Güçlü Türkiye'yi hainlere kaptırmama çabası ve mücadelesiydi. Bu Başta ABD, İsrail, İngiltere, Fransa ve Arap birliğinin  15 Temmuz hain darbe girişminin devamı sayılabilecek Türkiye’ye açıkça saldırıları, güçlü Türkiye’yi yıpratma hamleleri hala devam ediyorken, Türkiye’nin  yönetimsel gücünü ve direncini kıracak, hiçte ihtiyaç yokken hele hele Ak Partinin kendi içinde büyütüp isimlerine imaj kattığı isimler tarafından kurulmak istenen yeni siyasal hamlelerin ihanet olarak değerlendirilmesi normal-doğal bir tepkidir. Türkiye kendini boğmak isteyen bu güçlere karşı Suriye özelinde Ortadoğuda, Doğu Akdenizde mücadele etmektedir. Halk bu mücadeleyi görmekte bu güne kadar karşı karşıya kaldığı tehlikelerden ötürü endişelenmekte, yönetimsel gücün ve direnicin bilinçli bir şekilde zayıflatılmasına onay vermemekte hatta ihanet olarak değerlendirmektedir.   

 

Kısa süre önce Trump’ın İngiltere başta olmak üzere batılı ittifaklarıyla birlikte  ‘ekonomik ambargo’ ile Türkiye’yi yıprattık açıklamaları hala güncelliğini koruyorken, bu saldırılara karşı ülke daha güçlü dirence ihtiyaç duyuyorken ülke için güçlü siyasi oluşumu bölmeye yönelik girişimleri halkın ihanetle suçlamaları kadar doğal bir algı olamaz. Türkiye’nin S400 alımına gösterilen tepkinin, F35 uçaklarına yönelik kurulmak istenen baskılara çok partili parçalanmışlıklarla direnilemeyeceğini  Stratejik Derinlik Kitabının’ yazarı eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun bilmiyor olması,  Samuel P. Huntington'ın 'Medeniyetler Çatışması' tezinin Türkiye üzerinde oldukça sert bir şekilde uygulandığını, politik, ekonomik, dijital ve istihbari içerikli Haçlı saldırıların hala güçlü bir şekilde devam ettiğini gözden kaçırması da  mümkün gözükmüyor. 

 

‘Bizi 15 Temmuzla yıkamayanlar bizi bizimle yıkmaya çalışıyorlar’ algısını göz ardı edemeyiz?  Batıdaki bazı şöhret isimlerin Gülen’i ‘iyi müslüman’ “dinler arası diyaloğu teşvik hoş görülü ve barışı yaygınlaştırmaya çalışan iyi müslüman” gibi kavramlarla tanımlaması Türkiye'yi içerden ele geçirme stratejisinin bir parçası olduğunu açık ve net. CHP Genel Sekteri Kasım Gülek’in yardımıyla batılı dostlarıyla tanışan Gülen’den beklenen uydu bir Türkiye modeliydi. Irak’ın ABD tarafından işgal edilmeden önce FETÖ örgütlenmesinin bir benzeri-kopyası olan ‘Kesnizani’ Tarikatı’nın ülkeyi ABD’ye teslimindeki rolü 15 Temmuz direnişinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.   Araştarmacı Yazar Prof. Dr. Ata Atun ‘Irak’ın derin örgütü Kesnizani’ adlı makalesindeSaddam’ı deviren, Irak’ı içten kemirerek bitiren FETÖ benzeri bir kuruluş’ olduğunu belirtiyor. Atun: “Amerikan tanklarının 9 Nisan 2003 günü Bağdat’a ellerini kollarını sallayarak bir tek mermi atmadan girmesinin perde arkasında Kesnizani yatıyor. Dönemin en gelişmiş MIG savaş uçaklarını ABD ordusuna karşı kullanılacağına, çölün engin kumlarının altına gömülmesinin emrini veren de Kesnizani üyeleri Generallerdir.[1]  Irak’ı Kesnizani tarikatıyla deviren ABD, İsrail ve İngiltere’nin, Gülen hayranlığını Türkiye'nin direncini kırarak bir çırpıda ABD ve İsrai'in emrine amade bir ülke haline getirme projesinin bir parçası olduğunu Sayın Babacan’ın bilmiyor olması da mümkün değildir.

 

Türkiye düşmanları, 15 Temmuz Hain darbe girişiminin ardından Güçlü Türkiye’ye kin ve öfkelerini açıktan kusmuşlardır. Darbe girişiminin ardından eski CIA direktörü ve Türkiye ve Ortadoğu ile ilgili yazdığı kitaplarla bilinen Graham E. Fuller’in, İran’ın petrollerini ABD’nin kullanıma sunan İran’ın devrik liderlerinden Şah Rıza Pehlevi’ye düzülen sevgi ve övgünün benzerini Gülen’e atfetmesinin en önemli nedeni Türkiye’yi millileştiren Erdoğan’a karşı ABD menfaatleri doğrultusunda verdiği mücadeledendir. FETÖ’nün ABD ve İsrail ile ittifakı hakkında hiçbir şüphe olmadığı, ABD ve İsrail’in FETÖ’yü ve örgütünü müttefiki Türkiye’ye karşı sahiplenmesi en güçlü ıspattır. ABD ve İsrail FETÖ’yüe Türkiye’yi istediği kıvamda kullanmak için desteklediği-güçlendirdiği düşüncesi toplum  tarafından kabul edilmiştir.

 

İngiltere’nin sol eğilimli çok okunan gazetesi Guardian ile ABD’deki sağ siyasetin sözcüsü FOX News darbe girişimiyle devrilmeyen Erdoğan’la Türkiye’nin daha da güçlenmesini hazmedememelerinden olsa gerek, Türkiye’de Erdoğan’ın kontrolü altında bir diktatörlüğün sağlamlaştığını ileri sürerek kin ve öfkelerini kullandıkları cümlelere gömmüşlerdir.

 

SONUÇ YERİNE:

ABD Dış İşleri Bakanı Condoleezza Rice 7 Ağustos 2003 yılında The Washington Post gazetesinde yazdığı  makalede Türkiye'nin isminin geçmemesine rağmen "Ortadoğu'da 22 ülkenin sınırları değişecek, buna Türkiye de dahil" ifadesiyle başlayan analizlere kaynak teşkil ettiğini, Büyük Ortadoğu Projesi’ni yazan, tasarlayan ve uygulamaya koyan Pentagon'da Türkiye'nin parçalanmış haritaların basına düştüğünü alıgısal bir operasyonun işaret öncüleridir. Bu tehlikeye zamanında işaret eden bir çok bürokrat ve siyasinin faili meçhul cinayete kurban gittiğini, Tayyip Erdoğan'ın bu planın deşifresine yönelik baskısından ötürü kendisininde hedef olduğu görüşü Türkiye'de ki hakim görüşlerdendir. 

 

‘Gezi Kalkışması’ ‘6-8 Ekim Olayları’ ‘MİT Tırları Operasyonu’  ’15 Temmuz Hain Darbe Girişimi’ 'Siyasal Parti Operasyonları' 'Ekonomik Operasyonlar'ıyla istedikleri sonucu elde edemeyen Güçlü Türkiye karşıtları bu saldırılarından vaz geçmeyecekler,  yüz yıllık planlarını hayata geçirmek içi 'B' 'C' 'D' planlarıyla saldırılarına devam edeceklerdir. Güçlü Türkiye'ye yönelik saldıraların devam edeceğini var sayanlarda Türkiye'nin yönetimsel gücünü ve direncini kırabilecek her türlü hamleyi 'ihanet' olarak değerlendirecek bir ön kabül ve algısal psikolojinin hakim olduğunu söyleyebilirim. 

 

ÖNCEKİ MAKALEM: Ak Partinin selameti için Türkmenoğlu ya istifa etmeli....

 

 

Yorum Ekle



M.SALİH GEÇKEN
Copyright, 2017 © M. Salih Geçken - Kisisel Web Sitesi