12 Kasım 2017
BAŞKANLIK SİSTEMİNE EVET AMA YETMEZ
Türkiye modeli Cumhur-Başkanlık sistemine ‘EVET’ ama ‘İÇERİĞİ’ yetersiz görenlerdenim.

BAŞKANLIK SİSTEMİNE EVET AMA YETMEZ

 

Türkiye modeli Cumhur-Başkanlık sistemine ‘EVET’ ama ‘İÇERİĞİ’ yetersiz görenlerdenim.  Halka bakan yönü güçlendirilmiş maddelerle içeren bir paket meclise getirilmiş olsaydı  daha fazla heyecan yaratabilirdi. Her şeye rağmen bunun ilk adım olarak kabul edilmesi ve ülkenin ihtiyacı olan sistemsel tıkanıklığın giderilmesi için desteklenmesi gerekir.

 

Van Radyocular Derneği  ve YYÜ Strateji Müdürlüğünün ortaklaşa düzenlediği ‘Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi’ paneline  ilgi çok iyiydi. Öğrencilerin sorduğu zor sorularda panelin en keyifli anlarıydı. Soruların zorluğu dinleyici kitlesinin ilgisinide işaret ediyordu. 

 

Paneldeki tabliğimden bir kaç başlık aktaracak olursam;

Sistem değişikliği ihtiyacı iç tıkanıklıktan kaynaklanabileceği gibi,  dış etkenlerde sistemsel değişimleri zorunlu kılmaktadır. Hatta rejim değişikliğini zorlayan dış etkenler bile var. Örneğin, 1929 Ekonomik buhrandan önce Türkiye gibi liberal ekonomik düşünceyi uygulayan Latin Amerika 1929 Ekonomik buhranından hemen sonra Anti-Kapitalist, Devrimci bir düşünceye-sisteme yönelmiştir.

 

Federal yapı üzerine inşa edilen parlamenter sistemle yönetilen Almanya olduğunu söyleriz ama Doğu-Batı Almanya birliği için federal sisteme geçişin zorunluluğunu es geçeriz. 

 

2 nci Dünya savaşından  sonra Truman Doktrini kapsamında faydalanmak istediğimiz Marshall yardımının dayatmasıyla  çok partili yaşama geçerken, bir çok idari reformuda bu yardım dayatmasıyla gerçekleştirdik. İç işlerimize ne kadar müdahale edildiğini yazmaya gerek var mı? AB uyumu çerçevesinde yaptığımız zorunlu idari reformlarda kanıksanamaz herhalde.

 

Ülkemizin geleceğini zora  sokan dış baskılar görmezden gelemeyeceğimiz gibi Ortadoğu'da yaşananları göz ardı etme şansımızda yok.  1982 yılında İsrail Dış İşlerinin da desteklediği ‘Oded Yinon Stratejisinde’ Irak’ın, Suriye’nin, Suudi Arabistan’ın ve Yemen’in parçalanması yönünde beyanları olmuş. Hatta 1982 yılında Irak’ın üçe, bölüneceği Kürtlerin kuzeyden ayrılacağını, Suriye’nin beşe bölüneceği ifade edilmiş. Irak kısmen üçe bölündü gibi, Suriye’nin gidişatı ortada. Türkiye'nin müdahalesi emperyal planları biraz bozsa da Suriye'nin parçalanma ihtimalini ortadan kaldırmıyor. 

 

1993 baskılı bir kitapta eski istihbaratçılardan CE'nin Irak’ta parçalanmanın kaçınılmaz olduğunu daha sonra Suriye’nin parçalanacağını, sıranın İran’a geleceğini, Türkiye’nin çok ciddi anlamda zorlanacağını da okumuştuk.

 

Ülkeyi yöneten siyasilerden ve  bürokratlardan yeni Sykes-Picot planının  hayata geçirilmeye çalışıldığını, Ortadoğu’nun parçalamak istendiğini dile getirmeyen yok gibi.  Condoleezza Rice Amerika Dış İşleri Bakanı olduğu dönemde Ortadoğu’da parçalanmanın kaçınılmaz olduğunu söylememiş miydi?  

 

Her şey gözümüzün önünde yaşanıyor. Her şeyi görüyor ve biliyoruz. Osmanlı bakiyesi topraklar bir kere daha parçalanmak isteniyor? New York Times’ın  ABD’nin yeni Ortadoğu haritasında 5 ülkeden 14 ülke çıkabileceğini ifade ediyor.   Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Libya ve Yemen’i parçalanacak ülkeler arasında sayılıyor. 1982 yılında İsraiin 'Oded Yinon Stratejisi'nde ifade edilenler bu gün tekrer ediliyor. Irak ve Suriye'nin parçalanmış durumda.   Suudi Arabistan'ın da beşe parçalanma ihtimalinin olduğunu, yani asıl niyetlerini  ifade ediyorlar.

 

CIA’ın gölge kuruluşu olan Stratfor Düşünce Merkezinin Türkiye'nin bölgesel güç olacak tespiti küresel kötüleri rahatsız etmez mi? Uykularını kaçırmaz mı?

 

Osmanlı bakiyesi Türkiye'yi ne mazlumlar unutabildi ne de bu bölgeleri babasının toprakları gibi sömürme ahlaksızlığını alışkanlık haline getirenler. Osmanlı bakiyesi Türkiye birileri için umut; kaynak ve yaşam katillerinin de korkusu oldu. Küresel Kötülerin Ortadoğu’daki vahşi katliamları artıkça, Türkiye o bölge insanını yüreğinde kurtuluş umudu oldu. Yüzler ve gönüller Türkiye’ye yöneldikçe, bu bölgeleri babalarının malı gibi sömüren 'KATİLLERİN' Türkiye rahatsızlığı arttı. Gönüllerdeki ve coğrafyadaki liderlik, bölgedeki enerji kaynaklarının da hâkimiyetidir. Bütün Ortadoğu'da olduğu gibi Halep’te yaşanan katliamı da böyle okumak gerekir. Halep Katliamı emperyal dünyaya direnen halkı o coğrafyalardan uzaklaştırma stratejisidir. Gönüllere hakimiyeti yıkamayan Küresel Kötüler, Ortadoğu'yu küçük parçalara bölerek güçten düşürme ve coğrafyayı temizleme hareketidir

 

Emperyal Batı Osmanlı mirası toprakları bir kere daha bölmek istiyor. Hem bölgedeki enerji sömürüsünü sördürmek hemde birleşebilecek ve bütünleşebilecek bir yapıyı başarısız kılmak istiyor. Ta uzaklardan gelip bu topraklarda hakimiyet kurma hakkını kendinde bulanlara karşı Osmanlı Bakiyesi Türkiye’ninde atalarından mirası kalan sınırlarını yatay ve dikey genişletme hakkını zaruri kılar. İşte bunun için CUMHUR-BAŞKANLIĞA  ‘EVET’ diyorum. Olmazsa olmazlarımızın başında geliyor diyorum ama şu anki içeriği ‘YETERSİZ’ görüyorum.

 

Emperyal batı böle böle geliyor. Bizide güçten düşürmek istediklerini çok iyi biliyoruz. Devletleşemeyen ülkelerin Türkiye'ye ihtiyacı olduğu gibi, bizimde onlara ihtiyacımızın olduğunu unutmamamız gerekir. Onların bizim abiliğimize ihtiyacı varsa, bir Almanya modeli neden olmasın? Yeni Yüzyılın Türkiye'si Fedelar Yapı üzerine inşa edilen parlamenter sistemle neden yönetilmesin?... 

 
Yorum Ekle



M.SALİH GEÇKEN
Copyright, 2017 © M. Salih Geçken - Kisisel Web Sitesi