15 Temmuz hain darbe akşamı Ak Parti Van il teşkilatı önüne geldiğimde, Ak Parti önceki Van il Başkanı Zahir Soğanda, önceki gençlik kolları başkanı Taha Çoban, şu anki SKM sorumlusu Eyüp Acar, Cemal Hasar, Hekim Karabıyık, şu anki MÜSİAD Başkanı Abdullah Aras,Yavuz Kuşan olmak üzere yaklaşık 12 kişi vardı.
Basın mensubu olarak bir süre sonra Rahmetli A.Halim Almalı abi geldi. Daha sonra AA’dan Necat Hazar’ın geldiğini hatırlıyorum.
YYÜ Rektörü Prof. Dr Peyami Battal, Rektör Yardımcılarından Prof. Dr Murat Demirel ve Van YYÜ Genel Sekreteri Prof. Dr Yusuf Uzun halkın toplanmaya başladığı alana geldiklerinde, alanda elli yada atmış kişi vardı.
MÜSİAD başkanı Sayın Aras o akşam çok gergindi. Yüksek sesle ‘Siz ne biçim basın mensubunuz? Ne duruyorsunuz?. gidin halkı sokağa davet edin’ tepkisinin endişesinden ve samimiyetinden kaynaklandığı hissediliyordu.
Halkın toplanmaya başladığı ilk saatlerde alanda yüz kişi yoktuk. Dualarım en az bin kişi olması yönündeydi. Çünkü o akşam art niyetli insanlar da sokaktaydılar. Kalabalığın biraz gerisine çekildiğimizde, sayıları azda olsa art niyetli insanlarıda görüyorduk. Ara sokaklardan alana gelen birkaç gruba organize saldırıları, art niyetin isptıydı.
Ben, Yavuz Kuşan, Turan Demir, Uratu Otelinin karşısındaki küçük trafonun yanında 'her hangi bir saldırı olursa, saldırılara her türlü karşılığı verelim' kararını aldık. O an orda aldığımız ortak karar 'Ölüm olacaksa onurlu ölüm olsun'du.
Ortak karar için bir araya geldiğimiz trafonun az ilerisinde sayıları azda olsa art niyetli bir grup ve sonradan görevden alınan birkaç polisin varlığı endişelendirmedi desem yalan olur. Halkı süzüşleri ve fısıltıları art niyetlerini gösteriyordu.
Sayın Battal’ın ve ekibinin alanda gelişlerinin psikolojik açıdan önemli olduğunu, korunması gereken kişilerin başında geldiği düşüncesi, Sayın Battal’ın saldırıya uğrama ihtimalini düşündüğümüzden yanına giderek selam verdikten sonra fark ettirmeden çevresinde koruma çemberi oluşturduk.
HÜDA PAR ’lılardan bir grubunda halkın toplanmaya başladığı Ak Parti il binasının önüne gelmeleri, alanda bulunan kitlenin cesaretine katkı sundu diyebilirim.
Alandaki kalabalık biraz daha artınca, radyodan canlı yayınla halkın sokağa davetinin daha faydalı olacağı kararına binaen radyoya geçtim, Tutku Radyo'da telefon bağlantılarıyla canlı yayın yapmaya başladım. Konuklarımızla halkı alana davet ettik.
Genel Kurmay’ın önüne oğlum ve yiyenimle giden abim Muzaffer Geçken’i, Genelkurmay’ın önündeki durumu ve yaşananları aktarması için telefon bağlantısıyla konuk aldım. Göğsünden aldığı darbeden ötürü sesinin kötü olması, halkı sokağa daveti, yarının çok geç olacağı söylemi, alçaktan uçan uçağın etkisiyle yayından düşmesi korkumu artırdığını itiraf edeyim. O saate kadar Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan bir haber olmaması da endişe nedeniydi.
İlk gözyaşımın döküldüğü an o andı. 15 yaşındaki oğlum Ömer Faruk’ta abimle birlikte Genel Kurmay’ın önündeydi, hayatını kaybedebilir korkusu olduğu gibi, 15 yaşındaki oğlumun alanda olması benim için ayrıca gururdu. Kaybetme korkusu ve gurur gözyaşımın nedeniydi.
Ankara'daki Yenimahalle MİT binasına yakın olan vanradikal.com köşe yazarlarından Murat Tuncil’i MİT binası çevresinde yaşananları aktarması için konuk aldım. Vanlılar MİT merkez binasına saldırıyı öyle tahmin ediyorum ilk kez Tutku Radyo’dan duydular.
Annemin ve ablamın Ankara Yenimahalle’de oturdukları ev MİT merkez binasına 250 metre uzaklıktaydı. MİT binası çevresinde yaşananları onların şahitliğiyle Vanlılara aktardık.
Van’dan da Rahmetli A.Halim Almalı, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr Zeki Taştan, Gazeteci Yusuf İdiz ve onlarca kişiyi telefon bağlantısıyla konuk aldım.
Canlı yayında olduğum anlarda, Şakir Batuk isimli kardeşim beni korumak için radyoya gelme isteği ve mücadelesi o akşamki gözyaşımın ikinci nedeniydi. Bir genç kardeşimin radyoya saldırı olabilir endişesiyle beni korumaya gelme çabası ve isteği ömür boyunca unutamayacağım bir kahramanlıktı.
Ömer Faruk, başka birinin oğlu Recep Tayyip Erdoğan için ölümüne sahaya çıkarken, başka bir babanın oğlu, ‘Şu an canlı yayın yapan Salih Geçken’i korumak zorundayız, onu susturmak için öldürebilirler’ deyip aynı anne ve babadan olmayan beni korumak için radyoya gelme çabası gençlerimizin zor anlarda gösterebileceği en onurlu dirençlere örnek davranışlardı.
Gençlerimiz kol kolaydı. Kiminin elinde Türk bayrağı vardı. Kiminin elinde MHP bayrağı, kiminin elinde HÜDA PAR bayrağı, kiminin elinde Ak Parti bayrağı, kiminin elinde Saadet Partisi bayrağı vardı.HDP'ye destek veren gençleri de alanda gördüm. Alanda gördüğümde hadi ya dediğim onlarca gençte vardı. O gençler yan yana idiler. Kol kola idiler.
15 Temmuz derbe girişiminden hemen sonra kurulan konuşma platformalarında herkes vardı. Kahraman 'Gençler Yoktu'.
15 Temmuz darbe direnişi tarihe iz düşen 'En Onurlu Dirençti' plaftormlar bu onurlu direnci tam tercüme edemedi. Keşke kahraman gençlerin direnci taltif edilseydi.
Maalesef o platformlar işgal edildi.