24 Temmuz 2021
Erdoğan'ın Kurtlarla Dansı (1)
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yapılan saldırıların en önemli nedeni 'Güçlü Türkiye' rahatsızlığıdır.

Tarihin bir kere daha tekerrür ettiğine dair emareler ve işaretler o kadar net ki, senarist ve oyuncular farklı olsa da senaryo ve varılmak istenen sonuç birebir aynı diyebiliriz. Güçlü Türkiye’nin içerdeki uyum ve birliğini bozmak, ekonomisini yıpratmak, yönetime olan güveni kırmak, Türkiya halkının algısal köleleğini artırarark sürdürmek ve nihayetinde Türkiye'yi parçalamak istiyorlar.[1]

 

Osmanlı'yı parçalamak ve yok etmek isteyenler iftiralarla II. Abdülhamit'i hedefe koymuş,  II. Abdülhamit üzerinden yarattıkları düşmanlıkla Osmanlıyı en nihayetinde parçalamışlardı. Abdülhamit'i devirenler en büyük engeli aşarak İsrail Devletinin temellerini attırmış, I. Dünya savaşının ardından Osmanlı parçalanmaştı. II. Abdülhamit düşmanlığı üzerinden Osmanlı'nın parçalanmasına alet olanlar Osmanlı parçalandıktan sonra acizliklerini ve hatalarını itiraf etmiş olsalarda, yaşanan sonuç onların da aleyhine olmuştu. İttihat Terraki liderleri ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, yurt dışında Ermeni kurşunlarıyla hayata gözlerini yummuşlardı. II. Abdülhamid'in muhalilflerinden önemli bir kısmı Sultan Hamid sonrası dönemde yaşadıkları acılar ve baskılardan bizar olmuşlar, öncek dönemi aramalarının nedeninin kendi hataları olduğunu itiraf etmişlerdi. 

 

'Yeni Dünya Düzeni' adı altında bir çok ülkenin sınırlarını yeniden düzenlemek isteyen 'Küresel Sermaya ve Şer Güçler'in Erdoğan üzerinden yürütükleri operasyonlar, güçlü Türkiye'yi esaret altına alma hırslarından başka bir şey değildir. Erdoğan’ın liderliğini sonlandırarak Türkiye’yi kaosa sürüklemek için hayata geçirmeye çalıştıkları , Mit Operasyonu, 6-8 Ekim Kobanı Kalkışması, Hendek Operasyonları, Ekonomik Operasyonlar, Gezi Kalkışması ve 15 Temmuz Hain darbe girişimi ‘küresel şer güçlerin’ desteklediği postmodern 31 Mart Vakaları'dır. 15 Temmuz hain derbe girişiminde komşu ülkelerde bekletilen yabancı askerler iddiaları, hareket geçirilmeye çalışılan terör örgütleri, çıkarmak istedikleri  iş savaşı kızıştırmaya yönelik planlardı. Erdoğan liderliği ve halkın liderinin davetine uyumu buna engel olmuş, Türkiye'de iş savaşa gidebilecek yolu tıkayarak Türkiye'nin gücünü muhafaza etmişti. 

 

Yaklaşık 22 ülkenin (Türkiye dahil) sınırlarının yeniden çizilmesine yönelik hain planların farkındayız. NATO Güneydoğu Avrupa Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Edip Başer 22 ülkenin sınırlarını değiştirilmek isteniyor' demişti (Sözcü, 2018).  'Küresel Sermaye ve Siyonist Ortakları' yıllar önce hayata geçirmeye çalıştıkları 'Yeni Dünya Düzeni'nin önündeki güçlü liderlerden birinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğu çok net görülmektedir. Erdoğan başta Irak olmak üzere, Suriye, Libya, Yemen ve bir çok ülkenin parçalanmasına karşı duruşu yüz yıllık planı zora sokmaktadır.  Erdoğan'a açılmış savaşı bu perspektifle değerlendirdiğimizde, şu anki asıl saldırıların koruyan-kollayan ve sözünü esirgemeyen, ve halkı müslüman ülkeler nezdinden lider konuma yükselen Türkiye'yi sindirme-esaret altına alma-biat ettirme hamlesinden başka bir şey olmadığı görülmektedir. Küresel Şer Güçler kendilerine biat etmeyen, Türkiye'yi sömürgeleri altına sokmayan hatta tam aksi yönde Türkiye’nin sözünü güçlü kılan Erdoğan’ı yıpratmak için kullandıkları yöntem, dil ve paydaşları;  II. Abdülhamit'e  karşı kullanılan dile, yönteme benzemekte; paydaşlar yumurta ikizi gibi görülmekteler. 

 

Döneminin süper gücü İngiltere ve Filistin'i kendilerine peş keş çekmeyen Siyonist Yahudiler II. Abdülhamit’e düşmanlıkta sınır tanımazken, günümüzün süper gücü ABD, Israil ve devşirilmişlerde Erdoğan düşmanlığı 'one minüte' ile tavan yapmıştır. Dün hiç benzemezler II. Abdülhamit’e karşı birleşirken, bugünde birçok benzemezin Erdoğan’a karşı birleşmesi tarihin tekerrürüdür. Torunlar tarihi gerçeklere rağmen maalesef atalarının kaybettiren yolunu takip etmekteler. Örneklemek gerekirse, Türkiye’ye yapılan ekonomik operasyonlarda Katar’ın Türkiye’ye desteğinden rahatsız olan Fransa, Almanya, İsrail ve ABD olduğu gibi içimizdeki siyasi görünümlü figürlerde Katar’a düşmanlık beslemekteler. Katar'ın Türkiye'ye ekonomik saldırıların olduğu dönemde dost elini uzatmasından daha dostane bir şey olabilir mi? Katar'ın ekonomik saldırılarda bu saldırıların boşa çıkması için destek olmasından daha fedekarane ne olabilir? Türkiye'ye ekononik saldırıların yoğunlaştığı zaman Katar'ın sunduğu destek Türkiye'ye yapılan operasyonu boşa çıkarmış, ülkeyi ekonomik kaostan çıkmasına yardımcı olmuştur. Bu dostane desteğe rağmen bu gün farklı algılar üzerinden yapılan saldırılar ülke düşmanlığından başka bir şey değildir.  Erdoğan üzerinden oluşturmaya çalışılan Katar düşmanlığı ülkeye ve ülke insanına ihanettir.    

 

II. Abdülhamit’i indirmek için her yolu deneyen İttihat Terraki liderlerinden Talat pişmanlığını ifade etmeninin dışında yurt dışında bir Ermeni kurşunu ile hayatını kaybetmişti. Talat, Sultan Hamid devrildikten sonraki bir ziyaretinde ve katıltığı Sultan Hamid'in cenaze töreninde göz yaşlarına boğulmuştur (Armağan, 2007: 285). Abdülhamid'i anlamadığını ve siyonizme aldandıklarını itiraf eden Enver Paşa (Erdoğan, 2007: 289) ülkesini terk etmek zorunda kalmış, yurt dışında çatışarak hayatını kaybetmişti. II. Abdülhamit hal edilmesinden sonraki kayıplarımız muhaliflerin hata yaptıkları gerçeğini ortaya sermişti. İttihat Terraki Liderleri bu hatalarını kabul etmişlerdir. Said Nursi ve diğerleri bu hatalarından dönmüş olsa da (aksini söyleyen Nurcular var) sonradan çektiklerinin önceki döneme kıyasla çok kötü bir dönem olduğunu itiraf edilmiştir. Said Nursi, İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnames'nde “Şimdiki hafiyeler eskisinden beterdir”[2] itirafı kaybın önüne geçememiştir. Erdoğan düşmanları ve bu günün tarih  cahilleri her ne kadar II. Abdülhamit’e dil uzatmaya devam etseler de II. Abdülhamit’i iktidardan düşünrünceye kadar çok sert eleştirilerde bulunan Filozof mason Rıza Tevfik (Milli Gazete, 2013), iktidar el değişip ülke kaybetmeye başladıktan yazdığı şiirde;

 

Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günâhına.

&

Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyâsî Padişâhına.

&

"Pâdişah hem zâlim, hem deli' dedik,

İhtilâle kıyam etmeli dedik;

Şeytan ne dediyse, biz 'belî' dedik;

Çalıştık fitnenin intibahına.

&

Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,

Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.

Sade deli değil, edepsizmişiz.

Tükürdük atalar kıblegâhına.

&

Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,

Bir sürü türedi, girdi meydana.

Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?

Yuh olsun bunların ham ervâhına...[3]

 

Daha önce onlarca kez şahit karşılaştığımız operasyonlar, Türkiye'nin parçalanması yönünde sürekliliğin olduğunu bizlere göstermiş, bu konuda onlarca operasyon deşifre olmuştu. Oded Yinon Planı, ABD eski Dış İşleri Bakanı Condoleezza Rice’nin 22 ülkenin sınırlarının değişeceğine dair makalesi, Yahudilere vad edildiği inancıyla kurulmak istenen Arzı Mevud (Büyük İsrail) imparatorluğu, Türkiye düşmanı ülkelerin destelediği Büyük Kürdistan çalışmaları günümüze kadar süren saldırılardır. Değişmeyen hedefe varmak için algısal operasyonlarda değişiklik olagelmiştir. Daha önce başka liderlere yöneltilen suçlamalar  şuan Tayyip Erdoğan düşmanlığı üzerinden sürdürülmeye çalışılmaktadır. Erdoğan’a saldıranlar Türkiye'yi parçalamak isteyen kurtlardan ve kurtların inlerine yaranmaya çalışanlardan başkası değildir. İsrail'in  40 yıldır artırarak sürdürdüğü işgal girişimine ses çıkarmayan AB'nın ve Medeni(!) Batı Dünyasının,  Kıbrıs’ın en doğal hakkı olan Maraş’ın 3 km kullanıma açılmasına verdikleri tepki Türkiye ve İslam düşmanlığının röntgenidir. Bu gerçekliğe kör olmak, ruh körlüğü yada ihanet birlikteliğidir. Dün olduğu gibi bu günde kurt inine yaranmaya çalışanlar hem kendilerine hemde ülkelerine kaybettirecek,  ihanet çakallığından kurtulamayacaktır.  Erdoğan'ı sevmemek ayrı bir şey, Erdoğan'ın ülkesini doyumsuz kurtlara karşı korumaya çalışırken karşısında durmak ayrı bir şeydir. 

 

ABD, İsrail ve Batılı ülkelerin rahatsız olduğu Erdoğan’a savaş açanların tarihten çıkarması gereken dersler olduğunu, Said Nursi’nin, Milli Şairimiz M. Akif Ersoy’un, İttihat Terakki Liderlerinin, Rıza Tevfik gibi dönemin seküler mason aydınlarının pişmanlığını göz ardı etmemeleri gerektiğini söylemek zorundayım. Türkiye’nin ekonomisini, biriliğini yıpratacak pratikler ve ifadeler Türkiye’yi parçalamak isteyen kurtlara hizmetten başka bir şey değildir.  Siyasal hataları olsa bile ülkesini koruma refleksinde şüphe olmayan Erdoğan'ı batıya şikayet etmek, batının desteğiyle devirmeye çalışmak hatanın ötesinde ülkeye ihanettir. Osmanlı ve Abdülhamit karşımızda duran en iyi örnektir. Osmanlı ve Abdülhamid'e kaybettirenler şu an halkın ferasetinden ötürü zorlanmakta, devşirmeleriyle bu gediği aşmaya çalışmaktalar. 

 

CHP'li Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın CHP’nin cumhurbaşkanı adayı hakkında yaptığı değerlendirme çok manidardır. CHP'li Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın CHP'nin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına ilişkin bir soruya verdiği cevapta, "Ulusal ve uluslararası karar vericilerin işaret edeceği bir insanı yapacaklar" açıklaması özgür ve güçlü Türkiye’ye çekilen operasyonun iz düşümü ve ifşasıdır, denebilir. Bu yaklaşım ve tavır Türkiye'yi daha güçlü hale getiren Erdoğan ve yönetiminin yerli ve milli duruşuyla uyuşmadığı gibi, bu yaklaşım manda zihniyeti algısıyla değerlendirilebilir. Türkiye'yi ABD mandası İsrail kuklası yapmak isteyenler olacağı gibi özgür ve güçlü Türkiye için mücaedele edenlerde  manda zihniyetine geçit vermeyecektir.  İttihat Terraki Liderlerinden Enver Paşa, siyonizmin oyununa geldiklerini belirterek "Biz Turan yapmak istedik, viran olduk. Bizim asıl mes'uliyetimiz , Sultan Hamid'i anlamamak ve Siyonizme alet olmaklığımızdır. Acıdır, fakat hakikat bu!" der [4]

 

NOT: Kitaplarıyla kedisini tanıdığım, Stratejik Derinlik ve Küresel Bunalım kitaplarını kendisine imzalattığım (Duruş’u Van YYÜ’de imzalatabilirdim ama imzalatmadım) Davutoğlu’nun torunlarına ‘dua edilmeyen, kabul edilmeyen, ret edilen’ bir dede bırakma hakkı olabilir ama ümmetin ret ettiği hatta bir kısmının beddua ettiği bir dedenin torunları suçlamasıyla karşı karşıya bırakma hakkı yoktur. Said Nursi, Milli Şairimiz M.Akif Ersoy, İskilipli Atıf Hoca'nın II. Abdülhamid'in devrilmesinden sonra yaşadıkları zorlukları;  bilgisine ve hitabetine saygı duyduğum ve bu saygımı kaybetmek istemediğim Sayın Ahmet Davutoğlu'na hatırlatmak isterim. 

 

DİĞER YAZIM: Vanlılara hakaret eden Yaşar Kemal Mason mudur? Hain midir? Komünist midir?

 


[1] Yakup Üstün 'Türkiye’yi Parçalama Planları'. ve  Ömer Lütfi Taşçıoğlu, 'Yabancı Devletlerin Türkiye’yi Parçalama Planları'

[2] Mehmet Bulut ve diğerleri. (2019), Sultan II. Abdülhamid Dönemi, İstanbul Zaim Üniversitesi. S,223

[3] Milliyet Gazetesi,  https://www.milliyet.com.tr/siirler/sultan-abdulhamid-hanin-ruhaniyetinden-istimdat-riza-tevfik-bolukbasi-6502149

[4] Mustafa Erdoğan, (2007) 'Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı'. s, 289

[5] Milli Gazete, (2013) 'Masonların 'gizemli' eli' ve https://www.milligazete.com.tr/haber/764832/masonlarin-gizemli-el-izi

[6] Sözcü Gazetesi, (2018) 'Amerika Bu haritadan hala vazgeçmedi' ve https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/amerika-bu-haritadan-hala-vazgecmedi-2229849/


 

 

 

Yorum Ekle



M.SALİH GEÇKEN
Copyright, 2017 © M. Salih Geçken - Kisisel Web Sitesi