18 Kasım 2021
3. Dünya Savaşı Sürecinde Muhalefetin Kaprisi

Kovid 19'un yarattığı ekonomik bunalımdan ötürü 3. Dünya Savaşı'nın çıkma ihtimalinin konuşulduğu bu dönemde muhalefetin 3. sınıf  yorumlarıyla hükümeti düşürmek için Türkiye ekonomisini baskılamaya çalışması güçlü Türkiye düşmanlarını ziyadesiyle mutlu etmekte ve operasyon motivasyonlarına güç katmaktadır. 

 

Bir çok akademik çalışmada ve dünya basınına yansıyan haber ve makalelerde Kovid 19'un dünya ekonomisinde yarattığı bunalımın küresel olduğunu, bu etkinin dünya ekonomisi üzerinde yarattığı etkinin 1929-30 Ekonomik Krizinden daha etkili olduğunu okumuştuk.  Dünyanın şu an yaşadığı ekonomik krizin 3. Dünya Şavaşı'na neden olabilir değerlendirmesine rağmen ülkeyi yönetmeye talip bazı kişilerin keyfi söylemlerinin ülkenin ekonomisini baskılamaya yönelik hamlelere dönüşmesi  'ihanet-cehalet' kavramlarıyla geçiştirilecek kadar basite alınmamalıdır. 

 

Türkiye'de yaşanan fahiş fiat artışını Türkiye'nin ekonomisi üzerinden tanımlamaya çalışan, halkı o algı üzerinden düşünmeye yönlendiren, ülkeyi yönetenlerin motivasyonunu sabote eden muhalefet, artarak devam edecek olan 'ekonomik ve fiili savaş'ta Türkiye cephesine zarar veriyor. İngiltere Genelkurmay Başkanı Nick Carter Covid-19 salgının neden olduğu ekonomik bunalım ve mevcut belirsizliğin 3.Dünya Savaş’ın çıkma riskini artırdığını belirttiği açıklamasında “ "Şu anda dünya endişe içerisinde ve belirsiz bir gidişatta yaşıyoruz. Küresel rekabet oldukça yüksek ve sahip olduğumuz risk oldukça büyüktür. Bunun yanında her geçen gün artan tansiyon da, yanlış hesaplamalar ve planlar yapmamıza zemin hazırlıyor. Bu durum yeni bir dünya savaşı riskini de artırıyor.[1] " değerlendirmesi, Türkiye'de şu an siyasilerin kullandığı dili yanlışlamaktadır. ABD'nin Çin, Türkiye, Rusya, İran ve bir çok ülkeye yönelik ekonomik baskısıyla şu an yaşanan 'ekonomik şavaş' bir dönem sonra yaşanabilecek fiili savaşın ön cephesi olarak görülebilir. 

 

Türkiye’de bir doların 10 tl’ye çıkısını 'ekonomik kriz' kavramı ve hükümetin başarısızlığı olarak değerlendiren siyasilerin  ‘küresel bunalımın’ın etkisini göz ardı ederek yaptıkları açıklamalar toplumu yanlışa yönlendirmektir.  Şu an dünyada yaşanan küresel bunalımın etkisiyle ekonomileri bizden daha güçlü olduğunu ifade ettiğimiz bir çok ülkenin dolar karşısındaki kaybı, bizden çok daha fazla olduğu görülmektedir.  Bir kaç ülke parasının dolar karşısındaki durumun sizlerle paylaşacak olursam,

1 DOLAR’ın;

  • 1.183.06 Güney Kore Wonu…
  • 900.00 Kuzey Kore Wonu…
  • 300.96 Yunan Drahmisi…
  • 146.8 İspanyol Pezosu…
  • 114.20 Japon Yeni…
  • 103,39 Sırp Dinarı…
  • 100.35 Arjantin Pezosu…
  • 74.18 Hindistan Rupisi…
  • 72.73 Rus rublesi…
  • 35.63 Belçika Frangı…
  • 35.44 Lüksemburg Frangı...
  • 26,50 Ukrayna Grivnası...
  • 8.86 İsveç Kronu…
  • 6.38 Çın Yuanı ettiğini bile bilmeden ülke içinde yaptığımız dolar tartışmaları yorucu-boğucu boş laflardır. Siyaseti ekonomi cahillerinden kurtarabilirsek 'ülke ekonomisine daha erken sürede daha rahat nefes aldırabiliriz.'

 

Dünyanın şu an yaşadığı ekonomik bunalımı elinin tersiyle iterek ya da göz ardı ederek ‘ücretlerin fahiş yükleşini’ sadece Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik şartlara ve duruma bağlayanların baskısını ‘EKONOMİ CAHİLLİĞİ YA DA ART NİYET’in tezahürü ile geçiştirmek, muhalefetin ülkenin ekonomisine kalıcı olarak vereceği kaybın dermanı olmayacaktır.  

 

Birleşmiş Milletler'e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü'nün Ocak 2021 tarihinde yayınladığı raporda, 2020 yılında dünya çapında Covid-19 salgını nedeniyle en az 225 milyon tam zamanlı işçinin işini kaybettiğini[2] açıklamıştı. Raporda Covid’in neden olduğu kaybın 1930 Büyük Buhran'ından bu yana en yüksek rakam olduğu ve 2009'daki küresel krizden dört kat daha fazla olduğu belirtiliyorsa, bu küresel bunalımın Türkiye ekonomisi üzerinde yaratacağı olumsuz etkiyi kabullenmek zorundayız. 

 

Dünyada yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye dostu olmayan bazı kuruluşların Türkiye hakkındaki olumlu açıklamaları, şu anki küresel bunalımdan daha az hasarla çıkma umudunu artırıyor.  Uluslararası Para Fonu (IMF), 2021 yılında Türkiye'nin büyüme beklentisini yüzde 5,8'den yüzde 9'a çıkarması[3] Türkiye'nin ekonomik hamlelerinin doğruluğuna, küresel bunalıma rağmen Türkiye ekonomisinin iyi yönetildiğine işaret etmektedir. Avrupa'nın gaz ve enerji krizi yaşadığı bu dönemde Türkiye'de doğalgaz yüzde elli indirimle (devlet aldığı fiatın yarısına ) halka fatura ediyorsa devletin ekonomik kriz yaşamadığının da göstergesidir. 

 

Avrupa ekonomisinin lokomotifi ve dünyanın en güçlü ekonomisine sahip Almanya’nın 1993'ten bu yana ilk kez enflasyonunun yüzde 4,5’e yükselmesini [4] görmezden gelemeyiz.  İngiltere gibi güçlü bir ülkenin enerji ve gıda sıkıntı yaşamasına[5] rağmen Türkiye'de böyle bir sorunun yaşanmaması ‘Türkiye Ekonomisi Çöküyor’ gibi ifadelerin reel olmadığına işaret eder. 

 

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çıkar grupları ve fırsatçıların fiatlara ve dolara yüklendiği, küresel bunalım ve fırsatçıların yarattığı fiat artışından ötürü sıkıntı yaşandığı, bunun bir süre daha devam edeceği ne kadar gerçekse; Türkiye'nin 2007 yılında dünyada yaşanan ekonomik krizde gösterdiği başarıyı bu dönemde de gösterdiği gerçeğinin kabulunu zorunlu kılıyor. Bu gerçeği kabul ekonomik bunalımdan daha az hasarla çıkmamıza yardımcı olacaktır. 

 

Tüm dünyada yaşanan silahlanma ve barındırdığı enerjiden ötürü başta ABD olmak üzere bir çok ülkenin Doğu Akdenize yönelerek Yunanistan'a yerleşmesi hayra alamet değildir. Türkiye'nin ekonomik ve algısal gücünü artırmak için giriştiği ekonomik yatırım ve projelere karşı duranlar, şu an dünyada yaşanan 'ekonomik şavaşta' karşı cephede yer aldıklarının resmidir.  Büyük Türkiye küçük hesaplarla uğraşmamalıdır. 



 

Yorum Ekle



M.SALİH GEÇKEN
Copyright, 2017 © M. Salih Geçken - Kisisel Web Sitesi