27 Mayıs 2018
2018 seçimi ülke meselesi ise Van'da neden seçim heyecanı yok
Eğer bu yılki seçim ülkenin ve ümmetin geleceğini etkileyecek kadar önemliyse, şu anki sessizlik biraz tuhaf değil mi?

Başta ABD olmak üzere, halkı Müslüman ülkeleri sömüren, onlara her türlü ölümü reva gören, birliklerine ve dirliklerine göz diken, namus ve haysiyetlerini nefislerine peşkeş çeken HAÇLISİYONİST ittifak Türkiye’deki seçimlere müdahil oluyorsa, bir kez daha düşünmek zorundayız.

 

Tüm politik ve ideolojik düşüncelerimizden arındığımızda 'ABD, Almanya, Fransa, İngiltere ve diğer birleşik kötülerin 'Demokrasi' söylemiyle girdikleri her yerde kan ve gözyaşından başka bir şeyi reva görmediklerini, bunların asıl amaçlarının sömürü olduğunu, tüm düzenlerini sömürü üzere kurduklarının ifade ederiz. 

 

Mücadeleci bir Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Dindar, Dinsiz Feminist, Milliyetci, Marksist, emperyal iştahli ülkelerin 'Demokrasi Sosu' ile Türkiye’de yapılacak seçimlere müdahale azimlerinin 'İYİ NİYET' olduğunu söylemez. ABD ve emperyal batılı ülkeler sömürü odaklı hareket ediyorsa, yaşadığımız yüzyılda sömürünün ikrari onlarca kez yaşanmışsa, Türkiye seçimlerine müdahelelerinin de 'ART NİYET' olduğu gerçeğini zorunlu kılıyor.  

 

2018 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimine yüklenen anlam ‘VAR OLMA-YOK OLMA’ terimiyle eş değer bir mana ifade ediyorken Van’da ki durağanlığı-heyecansızlığı anlamlandırmak ve ‘SOSYO/POLİTİK’ açıdan yapılacak değerlendirme sonucunun ‘SAMİMİYET’ çıkmasını beklemek hayal olur.  

 

Bu ülkelerin bölgesel müdahale pratiğini, Irak ve Suriye’de yaşanan sosyolojik trajediyle değerlendirdiğimizde, bir ülkenin birliğinin ve dirliğinin, huzurun, namusun, mutluluğun temel kaynağı olduğunun canlı şahitleriysek, daha çok çalışmak, konuşmak, yazmak ve anlatmak zorundayız.

 

Başta ABD olmak üzere güçlü Türkiye karşıtı Batı Avrupa ülkelerinin önemli kısmı, Türkiye’nin gerçek gücünü harekete geçiren, batı emperyal sömürüye kısmen engel olan, halkın önemli bir kesiminin  sevgisini kazanan Tayyip Erdoğan’istemiyor. Her platforma ona düşmanlık yapıyor. Onlar zayıf liderlere karşı halkı ayaklandırmanın daha kolay olacağını bildiklerinden Tayyip Erdoğan gibi güçlü lider istemiyorlar. Parçalamak istedikleri Ortadoğu halkını bir gönül çatısı altında toparlayacak, Müslümanların çoğunluğunun sevgisi kazanacak bir lider istemiyorlar.  

 

Türkiye’nin birliği ve dirliği aynı zamanda Türk, Kürt, Arap, Sünni, Şii ve Alevilerinde huzur, güven, istikrar nedenidir. Türkiye’ye kaybettirmek isteyenlerin kazancı aynı zamanda Türk, Kürt, Arap, Sünni, Şii ve Alevilerin de kaybıdır. RESİM BU KADAR NET VE GERÇEKTİR.

 

ABD, Emperyal Batı, HAÇLISİYONİST ittifakın halkı Müslüman topluluklara dost olmadığını ve olmayacağını biliyorsak, kendilerine biat etmeyen,ülkesinin refahına yönelenlere düşmanlık ettiğine şahit oluyorsak, HAÇLISİYONİST ittifakın Tayyip Erdoğan’a da öfke kustuğunu görüyorsak, Tayyip Erdoğan’a sahip çıkmanın emperyalist ülkelerle mücadele, kendi değerlerine sahip çıkma onuru olduğunu görmek zorundayız.

 

Sözün özüne dönersek, bu seçim ülke geleceğini belirleyecek bir seçimse; ülke geleceğini kurtarmanın 15 Temmuz direnci gibi bir dirençle olacağını, bu günkü ataletle bir devenin bile kurtarılamayacağını görmek zorundayız.

BU SEÇİM ÜMMETİN VE ÜLKENİN GELECEĞİNİN SEÇİMİ İSE, ÜLKEDE YAŞAYAN HER BİREYİN BU SEÇİME ODAKLANMA ZARURETİ VAR.

 

VAN VE BÖLGEDE KALEM VE KELAM SAVAŞINDAN GÜLİSTANA 

 

Şu anki konjonktür yıkıp dökme, sağa sola saldırma, kalpleri kine yönlendirme dönemi değil. Bu dönem, bütün farklılıklara rağmen gönülleri kazanma; ayrıştıranlarla mücadele, bütünleştirenlerle ortaklaşma dönemidir.

 

Kaleme ve kelama ihtiyaç olduğu dönemde kalem ve kelam cimriliği yapanların, kalp kazanımının daha hayati olduğu şu dönemde kalem ve kelamlarıyla toplumdaki birleşmeyi sağlamaya çalışanların emeğine kan doğramaları, hiç te gereği yokken yıkmayı ve ayrıştırmayı derinleştiren agresiflikleri anlamsız bir enerji kaybıdır. Gönül kazanımına yöneltimesi daha faydalı olacaktır. 

 

Bu halka doğruları anlatmak, tüm yanlışlarına rağmen inandığı değerleri aşağılamak-küfretmekten daha iyi sonuçlar vereceğini bilmek zorundayız.

 

Şu an kalem ve kelamın inanılan doğruların anlatımına odaklanması, siyasal rakip olarak görülen grupların aşağılanmasından daha değerlidir. Ayrıca bu tavır kalem ve kelam etiği gereğidir.

 

Kaleme ve kelama ihtiyaç duyulduğu dönemlerde suskunluklarını özenle koruyanlar, bu dönemde de aynı suskunluğa bürünmeniz hem devlete hem hükümete hemde toplumsal barışa daha fazla katkı sağlayacağından emin olun.

 

Arkadaşlar birilerinde alan ve algı hakimiyeti diye bir şek kalmadı. Alan bomboş. İnsan kazanımının en kolay olduğu bir süreçten geçiyoruz.  Kalem ve kelam savaşı dönemi çok gerilerde kaldı. Şimdi ‘Gülistanları Çoğaltma' ve gönül erlerinin  gönül kazanmaya odaklandıkları dönemdeyiz artık.

BOŞ MEYDAN KABADAYILIĞI SADECE SIRITSA HİÇ BİR SORUN OLMAZDI DA, KÖRELTİLEN DUYGULARI ALEVLENDİRMESİ KÖTÜ.

Yorum Ekle



M.SALİH GEÇKEN
Copyright, 2017 © M. Salih Geçken - Kisisel Web Sitesi